5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Kapsamında İşverenin Eser Üzerindeki Hak Sahipliği
Okuyacağınız blog yazısı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”) kapsamında, çalıştıranların
çalışanları tarafından üretilen eserler üzerindeki hak sahipliği hakkında bilgi
vermek amacıyla hazırlanmıştır.
1.
Eser
Sahibi
FSEK
m. 1/B-a hükmüne göre eser, “Sahibinin
hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema
eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri”dir. Eserin
sahibinin özelliklerini taşıması sübjektif, eserin doğrudan veya dolaylı olarak
algılanabilmesi ise objektif koşul olarak kabul edilmektedir[1].
FSEK
m.8/1’e göre bir eserin sahibi, onu meydana getirendir. FSEK m. 1/B-b hükmünde
de bu tanım tekrar edilmiştir. Anılan
emredici hükümler uyarınca eser sahibi yalnızca gerçek kişiler olabilir, buna
karşılık yayımcılar, yapımcılar ve tüzel kişiler eser sahibi olamaz[2]. Bu
kişiler ancak istisnai durumlarda kanuni mali haklara sahip olabilir[3]. Nitekim
Yargıtay da yakın tarihli bir kararında [4];“…5846
Sayılı FSEK.nun 1. ve 2/3 maddesi uyarınca bir eserin sahibi onu meydana
getiren kişidir. Davacı TSE 132 Sayılı
Kanunla kurulmuş ve tüzel kişiliği haiz bir kurum olduğundan, esasen yaratıcı
faaliyeti olmayan tüzel kişi davacının eser sahibi olduğundan da söz edilemez.
Davacı TSE, 5846 Sayılı FSEK 10 /son ve/veya 18. maddesi uyarınca davaya konu
yayınlar üzerinde yasa gereği mali hakları kullanma hakkına sahiptir, ancak
manevi hak sahipliğinden söz edilemez. Buna rağmen davacı kurum yararına 5846
Sayılı FSEK 70/1. maddesi uyarınca manevi tazminata hükmedilmesi isabetsiz
olup, bozmayı gerektirmiştir.” şeklindeki ifadelerle tüzel kişilerin eser
yaratma faaliyetinde bulunabilme imkanı olmadığından eser sahibi olamayacağına
hükmetmiştir.
2.
Eser
Üzerinde Mali Haklar
Eser
üzerinde mali haklar işleme, çoğaltma, yayma, temsil, umuma iletim, pay alma
(izleme) hakkıdır.
FSEK
m. 18/I hükmünün “Mali hakları kullanma
yetkisi münhasıran eser sahibine aittir.” şeklindeki ifadesi uyarınca kural
olarak eser üzerindeki mali haklar da eser sahibine aittir. Ancak bu kuralın
istisnası ikinci fıkrada; “Aralarındaki özel sözleşmeden veya işin
mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça; memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken
meydana getirdikleri eserler üzerindeki haklar bunları çalıştıran veya tayin
edenlerce kullanılır. Tüzel kişilerin uzuvları hakkında da bu kural
uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Anılan hüküm uyarınca çalışanlar, işlerini görürken
meydana getirdikleri eserin sahipleridir ancak çalışan tarafından üretilen eser
esasen çalışanın sözleşmesel edimini teşkil ettiğinden eser üzerindeki hakların
kullanım yetkisi kanunen çalıştırana aittir. Hükümde salt
“haklar” ifadesine yer verilmesi eser üzerindeki manevi hakların da çalıştırana
ait olup olmadığı noktasında doktrinde tartışma yaratmıştır. Tekinalp
’e göre eser üzerinde yalnızca mali hakları kullanma yetkisi çalıştırana ait
olabilir. Örneğin yayınevlerinde, film
stüdyolarında, reklam şirketlerinde çalışanların meydana getirdikleri eserlerin
mali haklarını kullanma yetkisi işverenlere, manevi hakları eserin sahibine
aittir [5].
Aksi
görüşe göre ise anılan hüküm uyarınca hem manevi hem de mali haklar işverene
aittir. Ancak işçi ve işverenin çıkarları, ilgili iş koluna ait teamüller,
güven ve sadakat ilkesi gereği manevi hakların hangi ölçüde işverene ait
olacağı belirlenmelidir[6].
Ancak
bu noktada belirtilmelidir ki, –aksi
görüşü savunanlar olmakla birlikte- Yargıtay kararlarında da çalışanların
işlerini görürken meydana getirdikleri eserden doğan mali hakları kullanma yetkisinin işverene ait olduğu
değerlendirilmekte, manevi haklar bu kapsamda değerlendirilmemektedir. Nitekim Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu’nun bir kararına [7] göre; “Oysa, FSEK 18/2.fıkrasından kaynaklanan mali hakları kullanma yetkisi
ise, maddede yazılı koşulların varlığı halinde çalıştıranlara kanunla verilmiş
mutlak nitelikli bir hak olup, madde de işleme hakkı ile ilgili bir istisnaya
da yer verilmeksizin mali hakları kullanma yetkisinin çalıştıran veya tayin
edenlerce kullanılacağı hüküm altına alınmıştır.”
Başka
bir Yargıtay kararında [8] da “FSEK.
18/2. maddesindeki,
İşbu
açıklamalar ile paralel olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bir kararında [9]
da “Davalı Rektörlük vekilinin temyiz
itirazlarına gelince, davacı yan, Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı'na ilişkin
bir kısım belgelerin davalı yanca izinsiz olarak internet sitesinde yayınlandığını,
bu eylemin manevi tazminat gerektirdiğini ileri sürmüştür. Davacının eser
sahibi olmadığı, arşivdeki belgelerin toplanıp saklanması ile görevli olduğu
kuruluş yasasından anlaşılmaktadır. FSEK.nun
18/2 nci maddesine göre davacı mali hakları kullanma hakkına sahip ise de,
kendisi eser sahibi olmadığından eserin umuma arz yetkisinin ihlal edilmesi
durumunda manevi tazminat talep hakkına sahip değildir.” ifadelerine
yer verilmek suretiyle çalıştıranın FSEK madde 18/II gereğince mali hakları
kullanma yetkisine sahip olmakla birlikte manevi hakların eser sahibi olan
çalışana ait olduğunu vurgulamaktadır.
İşbu
Yargıtay kararlarından da hareketle, çalıştıranların eser üzerinde mali hakları
kullanma hak ve yetkisine sahip olduğu kanaatine varılmaktadır. Çalıştıranın
işbu kullanma yetkisine sahip olabilmesinin şartları ise özetle şunlardır:
Ø Eserin memur, hizmetli
veya işçi tarafından meydana getirilmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda memur kavramı Anayasa ve Devlet Memurları Kanunu’na, işçi kavramı
ise İş Hukuku mevzuatına göre belirlenecektir. Buna göre FSEK m. 18 hükmünde
işverene karşı hukuki-kişisel olarak bağımlı çalışan kişilerin meydana
getirdikleri eserler düzenlenmiş, iş akdinin söz konusu olmadığı durumlarda –örneğin eser sözleşmesinin söz konusu olması
halinde– FSEK m.18/II hükmünün uygulama alanı bulmayacağı kabul
edilmektedir. Nitekim Yargıtay da bir
kararında [10]; “…5846 sayılı FSEKnun 18. maddesi kapsamında işverenin eser ile ilgili
hakları kullanabilmesi için eseri vücuda getiren ile işveren arasında bir
hizmet akdi bulunması, eserin hizmet akdinin gereği olarak vücuda getirilmesi
ve aralarındaki sözleşmede hakların eser sahibine ait olacağı yönünde bir hüküm
bulunmaması gerektiği, dava konusu yazılımı vücuda getiren J. M. ile davalı
şirket arasında konusu bilgisayar yazılımı oluşturma olan bir hizmet akdi
bulunmadığı, davalı şirketin bunun aksini ispatlayamadığı, programa katkısı
olduğu ifade olunan A. Ö. ise davalı şirkette sekreter olarak çalışmış olup
sekreterlik hizmetinin bir yazılım vücuda getirmeyi içermediği, hizmet akdi
dışındaki bir akdin vücuda getirilen eserin haklarının işveren tarafından
kullanımına izin vermeyeceği, başka bir anlatımla
istisna akdi veya yazılımın pazarlanmasının sağlanmasıyla ilgili kurulacak
akitlerin eser sahipliğini ve eserden doğan hakların devrini sağlamayacağı”na
hükmetmiştir.
Ø Çalışanın işini görürken
bir eser meydana getirmiş olması gerekmektedir.
Çalışanın mesai saatleri dışında ve işi ile bağlantılı olmayan bir eser
üretmesi durumunda bu esere ilişkin mali hakların kullanım yetkisi çalıştırana
ait olamaz. Bununla birlikte çalışanların işyerinden ayrıldıktan sonra meydana
getirdikleri eserlerin işyerinde çalıştıkları dönemde meydana getirdikleri
eserle benzer olması durumunda çalışanın yaratıcılığının engellenmemesi ve
işverenin mali hakları arasında denge sağlanmalıdır[11].
Ø Sözleşme, kanun veya işin
mahiyetinden aksinin anlaşılmaması gerekmektedir. Taraflar
sözleşme ile işin yürütülmesi esnasında meydana getirilen eserlerden doğan
hakların çalışana ait olacağını kararlaştırabilir. Bu durumda işverenin eser üzerinde
hiçbir hakkı söz konusu olmayacaktır. Keza işin mahiyeti gereği eser üzerindeki
mali haklar da eser sahibine ait olabilir.
3.
Eser
Üzerinde Manevi Haklar
Eser
üzerinde eser sahibinin doğrudan kişiliğine bağlı ancak genel kişilik
haklarından ayrı değerlendirilen manevi hakları, eseri umuma arz hakkı, adın
belirtilmesi hakkı, eserde değişiklik yapılmasını men hakkı, eser sahibinin zilyet
ve malike karşı hakları şeklinde sıralanmaktadır. Eser üzerindeki manevi haklar
FSEK’te sınırlı sayı prensibine göre düzenlenmiştir. Bu haklar mirasa konu
edilemez, manevi haklara ilişkin koruma süreye tabi değildir ve
devredilemezler. Ancak manevi hakların kullanım yetkisinin devri mümkündür. Bu kapsamda –doktrinde ve Yargıtay kararlarında genel kabul gören görüşe göre-
çalıştıranlar işbu manevi hakların sahibi ve/veya doğrudan kullanma yetkisi
sahibi olamamakla birlikte, bu hakların kullanma yetkisinin çalışan tarafından
çalıştırana devri mümkündür.
Tam
da bu noktada belirtilmelidir ki çalışanın sahip olduğu manevi haklar ile
çalıştıranın sahip olduğu mali hakların kullanım yetkisinin çatışması durumu
doktrinde tartışmalıdır. İşbu tartışmanın en yoğun yaşandığı alan ise manevi
haklar arasında yer alan eserin umuma arzı noktasında karşımıza çıkmaktadır.
Keza eserin umuma arz edilemediği durumlarda çalıştıranın eser üzerinde doğan
mali hakları kullanması da mümkün olamayacaktır.
Bu
noktada ise doktrinde bir görüşe göre, çalışanın ve çalıştıranın haklarının bu
şekilde çatıştığı noktalarda menfaatler dengesi kapsamında bir değerlendirme
yapılması gerektiğidir. Bu kapsamda “eserdeki yaratma derecesinin yüksekliği”,
“eseri yaratanın ünü”, “umuma arz keyfiyetinin eser sahibi çalışanın geleceğini
etkileme derecesi” gibi ölçütler kapsamında bir değerlendirme yapılmalıdır [12].
Bu noktada yapılacak değerlendirmeler
neticesinde çalıştıranın menfaatlerinin üstün olduğu kanaatine varılırsa, çalıştıranın
işbu hakkı kullanma yetkisini haiz olduğunun kabulü gerekecektir. Ancak bu
noktada çalıştıranın umuma arz hakkını kullanmaktaki sınırının da FSEK 14/3
uyarınca eser sahibinin şeref ve itibarının zedelenmemesi olduğu da dikkate
alınmalıdır.
Ayrıca eserin
umuma arz hakkına ilişkin olarak Tekinalp, işin niteliği gereği memur, hizmetli
veya işçiler tarafından meydana getirilen eserlere ilişkin umuma arz yetkisinin
kanunen çalıştıranlara devredildiği kanaatindedir [13].
KAYNAKÇA
[1.]
Karahan/Suluk/Saraç/Nal; Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları,
s. 35,38.
[2.] Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, 2012, s. 143.
[3.] Tekinalp, s. 144.
[4.] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin
04.02.2015 tarihli, 2014/16277 E. ve 2015/1285 K. sayılı kararı
[5.] Tekinalp, s. 145.
[6.] Karahan/Suluk/Saraç/Nal; s. 70.
[7.] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun
22.06.2011 tarihli, 2011/11-401 E. ve 2011/441 K. sayılı kararı.
[8.] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin
24.01.2006 tarihli, 2005/13780 E. ve 2006/460 K. sayılı kararı.
[9.] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin
2006/3490E., 2006/6930K. sayılı kararı
[10.] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin
27.06.2014 tarihli, 2014/3 E. ve 2014/12293 K. sayılı kararı.
[11.] Karaman Coşgun,
Özlem; Fikir ve
Sanat Eserleri Kanunu Kapsamında İşveren ve Tayin Edenin Eser Üzerindeki
Hakları, http://dosya.marmara.edu.tr/huk/fak%C3%BCltedergisi/2007C.13S.1-2/37-57.pdf, (çevrimiçi), s. 41,dn. 8’deki
yazar.
[12.] Yıldız, Özge; Çalışanların Meydana Getirdiği Eserler, s. 506, dn,
44,45’teki yazarlar.
[13.] Tekinalp, s. 167.