Nafaka Türleri: Tedbir, Yoksulluk, İştirak ve Yardım Nafakası
Nafaka, bir kimsenin geçimini temin için yapılan nakdi veya ayni yardımdır.
Hukuk sistemimizde aile kurumunun sona ermesi sürecinde ve neticesinde gerek
çocukları gerekse eşlerden zayıf durumda olanı desteklemek amacıyla ihdas
edilmiş çeşitli nafaka türleri ile bir kimsenin yardıma muhtaç alt ve üst
soylarına destek olması amacıyla ihdas edilmiş nafaka türüne yer verilmiştir.
BOŞANMA DAVASI
SÜRECİNDE VE SONRASINDAKİ NAFAKA TÜRLERİ
Tedbir Nafakası
Genel Olarak
Boşanma davasının açılmasıyla başlayan hukuki ve fiili süreçte eşlerin ve
çocukların muhtemel mağduriyetlerinin önüne geçilmesi ve karı-koca mallarının
zarar görmemesi için hüküm altına alınacak nafaka türüne tedbir
nafakası denir (TMK. mad. 166). Tedbir nafakası; boşanma davası
açılmakla kazanılan ayrı yaşama hakkı neticesinde yeterli geliri olmayan eş için
veya bu eş ile birlikte kalançocuklar için hükmedilir.
Eşler Bakımından
Tedbir Nafakası
Boşanma ve ayrılık davasının açılması her ne kadar eşlere ayrı yaşama hakkı
verse de evlilik birliği devam etmektedir. Dolayısıyla karı kocanın
birbirlerine karşı bakım yükümü de devam edecektir[1].
Bu bağlamda boşanma davası açılmakla; ayrı yaşama hakkı kazanan ve yeterli
geliri olmayan tarafın yararına, uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi
gerekmektedir[2].
Eşin diğer eşe; boşanma davasının açıldığı tarihten itibaren
başlayıp,dava devam ettiği sürece yapacağı bu yardım,tedbir
nafakasının eşler bakımından sonucunu oluşturmaktadır.
Tedbir nafakasına hükmedilirken davayı kimin açtığı ya da kimin kusurlu
olduğu önem arz etmemektedir[3]. Önemli
olan tarafların mali durumudur. Bununla birlikte tedbir nafakası talep
edilen eşin gelirinin az olması, nafaka verilmesine engel teşkil etmez[4].Fakat
hali hazırda başka bir erkek/kadınla yaşayan ve gerekli ihtiyaçları bu kişi
tarafından karşılanan eşin tedbir nafakası talebi reddedilecektir[5].Yargıtay’ın
yerleşik içtihatları uyarıncadüzenli geliri olan eş lehine de
tedbir nafakasına karar verilemez[6].
Ancak asgari ücretin kişiyi yoksulluğu ortadan kaldıracak bir gelir düzeyine
çıkarmadığından bahisle; Yargıtay kararlarında asgari ücret ile çalışan
eşin diğer koşulları sağlaması durumunda kendi ve çocukları için gerek
tedbir nafakası[7] gerekse
aşağıda anlatılacak yoksulluk nafakasını talep edebileceği kabul edilmiştir.
Bununla birliktetedbir nafakasının miktarı hâkim tarafından belirlenir[8] ve
boşanma kararının kesinleşmesi ile sona erer[9].
Çocuklar Bakımından
Tedbir Nafakası
Velayet hakkını birlikte kullanan eşler boşanma davası sırasında ayrı
yaşayacakları için çocukların hangi eşin yanında kalacağı, diğer eşin onların
geçimine nasıl katkıda bulunacağı, kişisel ilişkilerinin nasıl devam edeceği
gibi hususlar TMK. mad. 169’da iştirak nafakası adı
altında düzenlenmiştir[10].
Çocuklar lehine hükmedilen bu nafaka, boşanma davası boyunca ve hatta
boşanmadan sonra da devam eder.
YOKSULLUK NAFAKASI
Genel Olarak
Boşanma eşlerin öncelikle sosyal ve ekonomik durumunu etkiler. Boşanma
dolayısıyla alışmış olduğu hayat standardını kaybeden, geçimini sağlamakta
zorlanan eşin, diğer eşten isteyeceği nafakaya,yoksulluk nafakası denilmektedir.
TMK. mad. 175 ile düzenlenen bu nafaka türünde, kusuru daha ağır
olmayan ve boşanma yüzünden yoksulluğa[11]düşecek
olan eş, geçimini temin için öteki eşten mali gücü oranında süresiz
olarak nafaka isteyebilir.
Şartları
Eşlerin yoksulluk nafakası talebinde bulunabilmesi için boşanmaya
karar verilmiş ve karar kesinleşmiş olmalıdır[12].Hâkimin
yoksulluk nafakasına karar verebilmesi için; boşanma yüzünden
yoksulluğa düşen, daha az kusurlu ya da kusursuz eşin talepte
bulunması gerekir[13].Hâkimre’senyoksulluk
nafakasına hükmedemeyecektir[14].
Yargıtay eşlerin eşit kusurlu olmaları durumunda ise bir eşin yoksulluğa
düşmesi halinde de yoksulluk nafakasına hükmedileceğini kabul etmektedir[15].
Ödeme gücünün tespitinde, sadece yükümlü olan eşin değil, bakmakla yükümlü
olduğu kişilerin (örneğin yeni eş ve çocukları) de ihtiyaçları göz önünde
bulundurulur[16].
Nafaka yükümlüsünün varlıklı olması; onun, talep edenin yoksulluğunu giderecek
miktardan daha fazla nafaka ödemesine karar verilmesine esas olamaz[17].
Çünkü yoksulluk nafakasının amacı, talepte bulunanı yoksulluktan kurtarmaktır.
Talepte bulunanın refah içinde yaşamasını ya da evli olduğu zamanki hayat
seviyesini devam ettirmesini temin etmek değildir[18].
Yoksulluk nafakasının miktarına karar verecek olan mahkeme, nafakanın toptan (sermaye
şeklinde, bir defada) ya da irat (düzenli aralıklarla)
şeklinde ödenmesine karar verebilir (TMK. mad. 176/I).Ödeme biçimini kural
olarak hâkim kararlaştıracaktır. Ancak tarafların bu konuda anlaşmalarına da
bir engel yoktur[19].
Hâkim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar
verilen nafakanın gelecek yıllardatarafların mali durumlarının
değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde artırılması veya
azaltılmasına karar verilebilir (TMK. mad. 176/IV).Ancak hükmün zıt kavramından
anlaşılabileceği gibi, sermaye şeklinde ödenmesine karar verilmiş nafaka ya da
maddi tazminatın, daha sonra, ne sebeple olursa olsun artırılması ya da
azaltılması istenemez[20].
TMK. mad. 175’e göre yoksulluk nafakası süresizdir. İrat biçiminde ödenen
yoksulluk nafakası, nafaka borcunun kişiye bağlı bir borç olması nedeni ile taraflardan
birinin ölmesi veya alacaklı tarafın yeniden evlenmesi durumlarında kendiliğinden
sona erer(TMK. mad. 176/III).Nitekim alacaklı taraf yeniden evlenmekle
yoksulluktan kurtulmuştur ya da böyle bir yoksullukhâlâ mevcut ise de, nafaka
borçlusunun bunu giderme yükümlülüğü artık kalmamıştır.
Ayrıca TMK. mad. 176/III’e göre; alacaklı tarafın,evlenme olmaksızın
fiilen evliymiş gibi yaşaması,yoksulluğunun ortadan kalkması ya
da haysiyetsiz hayat sürmesi hallerinde irat biçiminde ödenen
yoksulluk nafakası mahkeme kararıyla kaldırılabilmektedir.Yine
hükmün zıt kavramından anlaşılacağı gibi, sermaye şeklinde ödenmesine karar
verilmiş olan nafaka ya da maddi tazminatın bahsedilen sebeplerden biri ile
sona ermesi (diğer bir deyişle ödenmiş ise geri alınması) söz konusu
olmayacaktır[21].
Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma
hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına
uğrayacaktır(TMK. mad. 178).Boşanma ile yoksulluğa düşecek eş, yoksulluk
nafakası talebini boşanmanın kesinleşmesinden itibaren bir yıl içerisinde
gerçekleştirmelidir.
İŞTİRAK NAFAKASI
Boşanmış olma, kendisine velayet verilmemiş olan ana ya da babanın çocuğun
bakım masraflarına katılma yükümlülüğüne son vermez. TMK. mad. 182/II hükmü
uyarınca, velayet hakkı kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim
giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır[22].
Velayet kendisine verilmeyen eşin bu katılım borcunu ifa amacı ile ödediği
nafakaya iştirak nafakası adı verilir. Çocukların
korunmasına yönelik bu nafakaya, kamu düzenine ilişkin olması yönüylehâkim
tarafından re’sen karar verilebilir[23].
İştirak nafakasının miktarının belirlenmesinde, nafakayı ödeyecek
kişinin ve çocuğu kendisine bırakıldığı ana ya da babanın mali
gücü ile çocuğun ihtiyaçları göz önünde bulundurulur.
İştirak nafakası, kararın kesinleşmesiyle ödenmeye başlanır ve
kural olarak çocuk ergin oluncaya kadar devam eder[24].
Ancak, çocuk ergin olmasına rağmen eğitimine devam ediyorsa, iştirak nafakası
sona ermesine rağmenTMK. mad. 328/II gereği anne ve babanın bakım-destek yükümlülüğü
devam ettiğinden bahisle yardım nafakası gündeme
gelecektir. Yardım nafakası artık ergin hale gelmiş çocuğun eğitimi sona
erinceye kadar devam edecektir.
Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi
gibi yeni olguların zorunlu kılması halinde hâkim, re’sen veya ana
ve babadan birinin istemi üzerine; iştirak nafakasının arttırılması,
azaltılması veya sona erdirilmesi gibi gerekli önlemleri alır.(TMK. mad. 183).
BOŞANMA DAVASINDAN
BAĞIMSIZ NAFAKA TÜRLERİ
YARDIM NAFAKASI
Genel Olarak
TMK mad. 364 hükmüne göre: “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa
düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.
Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile
ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.” Bu
madde,soybağı ilişkisi olan kişiler arasındaki nafaka yükümlülüğünü yani yardım
nafakasını hükme bağlamaktadır.
Yardım nafakası ile yükümlü olanlar, üstsoy ve altsoy kan hısımları ile
kardeşlerdir. Bu kişiler arasında nafaka yükümlülüğünün doğabilmesi için,
maddede nafaka talep eden kişi için yardım edilmediği takdirde
yoksulluğa düşecek olma koşuluna yer verilmiştir. Yani nafaka
alacaklısı tüm çaba ve iyiniyetine karşın, daha fazla geçim kaynağı bulamamış
olmalıdır[25].
Buna göre, yoksulluk içinde olmayan ya da olmayacak olan kişiler nafaka talep
edemez, bu kişilere karşı nafaka yükümlülüğü söz konusu olmayacaktır.
Evlat edinme kurumu, evlat edinen ile evlat edinilen arasında soybağını
kurduğu, dolayısıyla ana ve babaya ait haklar da evlat edinene geçtiği için
evlat edinen ile evlat edinilen arasında da nafaka yükümlülüğü vardır[26].
TMK. 364/II’ye göre, nafaka alacaklısının “yoksulluğa düşecek olma” koşulu
dışında, nafaka yükümlüsü kardeşler için de bir koşula yer vermiştir. Buna göre
kardeşlerden nafaka talep edilebilmesi için “kardeşin refah içinde olması”
gerekir. Böylece, madde nafaka yükümlüleri arasında bir fark yaratmıştır.
Altsoy ve üstsoy arasında nafaka yükümlülüğünün doğması için “refah içinde
olma” koşulu aranmayacak, buna karşılık kardeşlerden nafaka talep edildiğinde
kardeşin “refah içinde olması” koşulu aranacaktır.
Kardeşlerin refah içinde olmasından maksat, kendi ve ailesinin geçimini
temin etme dışında tasarruf edebilme, yatırımlar yapabilme, ortalamanın
üzerinde bir yaşam standardına sahip olmaktır[27].
Aynı maddenin üçüncü fıkrası eşler ile ana ve babanın bakım borçlarına
ilişkin hükümleri saklı tutmuştur. Bununla eşlerin ve ana ve babanın çocuklara
karşı nafaka yükümlülüklerinin TMK. mad. 364 hükmünün dışında kaldığı ifade
edilmek istenmiştir[28].
Dava Hakkı
TMK. mad. 365/I’e göre:“Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde
tutularak açılır.” Bu hükümlr nafaka yükümlülüğünde sıra
öngörülmüştür. Bundan maksat, nafaka alacaklısının karşısında birden fazla
nafaka yükümlüsü varsa, hangisinin ya da hangi oranda sorumlu olduğunun
tayinidir[29].
Buna göre, nafaka isteyen kişi, ilk sırada kim mirasçısı olacaksa ondan nafaka
isteyecek; ondan alamazsa, daha sonra mirasçı olacaklardan yine sırayla nafaka
isteyebilecektir[30].
Eğer aynı derecede birden çok hısım varsa, örneğin birden çok kardeş veya
birden çok çocuk gibi, bu durumda hepsinden birden nafaka istenebilir, ancak
hâkim bunlar arasındaki nafaka yükümlülüğünü paylaştırır[31].
Nafakanın, yükümlülerin bir veya birkaçından istenmesi hakkaniyyete aykırıysa
hâkim, onların nafaka yükümlülüğünü azaltabilir ya da kaldırabilir (TMK. mad.
365/III)[32].
Nafakanın Miktarı ve
Ödeme Biçimi
Nafaka dava yoluyla istenir ve nafakanın miktarı ile biçimini hâkim
belirler[33].
Nafaka davası açabilme konusunda yasada bir süre sınırlaması öngörülmemiştir.
Geçim sıkıntısı olduğu sürece nafaka istenebilir[34].
Yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir (TMK. mad.
365/VI). Görevli mahkeme ise aile mahkemesidir (Aile Mahkemelerinin Kuruluş,
Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun mad. 4/b).
Yardım nafakasının miktarını belirlemede üst sınır, nafaka isteminde
bulunacak olanın geçinmesi için zorunlu olan miktar, alt sınır ise, nafaka
yükümlüsünün ödeme gücüdür (TMK. mad. 365/II). Hakim istem halinde, irat biçiminde
ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve
ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir (TMK.
mad. 365/V).
DİP NOTLAR:
[1]Helvacı Serap/Erlüle Fulya;
Medeni Hukuk, 2. Bası, İstanbul 2011, s. 161; Dural Mustafa/Öğüz Tufan/Gümüş Mustafa
Alper;Aile Hukuku, 3. Bası, İstanbul 2010, s. 128.
[2] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.03.2008
tarihli ve 2008/2-231 E. 2008/235 K. sayılı kararı (bkz. Helvacı İlhan;
Aile Hukuku, İstanbul 2013, s. 143).
[3]Dural/Öğüz/Gümüş; s. 129.
[4]Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.04.2006 tarihlive
2006/2-137 E. 2006/211 K. sayılı kararı (bkz. Helvacı; s. 143);Yargıtay 2.
Hukuk Dairesi’nin 04.04.2005 tarihli ve 2005/3578-5363 sayılı kararı (bkz.Köseoğlu Bilal/Kocaağa Köksal;
Aile Hukuku ve Uygulaması, 2. Bası, Bursa 2011, s. 163).
[5]Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 10.01.2005 tarihli
ve2004/14824 E. 2005/157 K. sayılı kararında “… Davalının geçim
masraflarının birlikte kaçtığı Ahmet tarafından sağlandığı anlaşılmaktadır.
Gerçekleşen bu durum karşısında kadın yararına tedbir nafakasına hükmolunması
isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir…” ifadelerine yer verilmiştir
(bkz. Köseoğlu/Kocaağa; s. 165); Yargıtay 2. Hukuk
Dairesi’nin 04.04.2005 tarihli ve 2005/3466-5258 sayılı kararı (bkz. Köseoğlu/Kocaağa;s.
164).
[6]Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 20.11.2003 tarihli ve
2003/14948 E. 2003/ 16055 K. sayılı kararı (bkz.Köseoğlu/Kocaağa;s.
168).
[7] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 18.09.2008 tarihli
ve 2008/10244 E. 2008/15023 K. sayılı kararında “…Asgari ücretli olarak
çalışmak tedbir nafakası verilmesine engel değildir. Nitekim yerleşik Yargıtay
uygulamasına göre de asgari ücret yoksulluğu ortadan kaldırıcı bir gelir düzeyi
olarak kabul edilmemiştir…” ifadelerine yer verilmiştir (bkz. Helvacı;
s. 143).
[8] Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 21.12.2006 tarihli
ve 2006/11710 E. 2006/18173 K. sayılı kararı (bkz.Helvacı; s. 144).
[9] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 06.03.2007
tarihlive 2007/1494 E. 2007/4019 K. sayılı kararı (bkz.Helvacı; s. 144).
[10]Kılıçoğlu Ahmet; Aile Hukuku, Ankara 2015;
s. 152; Zevkliler Aydın/Ertaş Şeref/ Havutçu Ayşe/Gürpınar Damla;
Medeni Hukuk, 7. Bası, Ankara 2012, s. 304; Helvacı/Erlüle;
s. 161; Dural/Öğüz/Gümüş; s. 129.
[11]Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.10.1998 tarihli ve
1998/2-656-688 sayılı; 28.02.2007 tarihli ve 2007/3-84-95 sayılı; 16.05.2007
tarihli ve 2007/2-275-275 sayılı; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73-118 sayılı
kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi
bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları
karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği
benimsenmiştir (bkz. Helvacı; s. 163).
[12]Kılıçoğlu; s. 170; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin
10.03.2003 tarihli ve 2003/1034 E. 2003/3249 K. sayılı kararında “…Evlilik
hukuken sona ermeden, başka şahısla nişanlanan kadın yararına tedbir ve
yoksulluk nafakasına hükmedilmesi de yasaya aykırıdır (743 Sayılı TMK. mad.
144)…” ifadelerine yer verilmiştir (bkz. Köseoğlu/Kocaağa; s.
167).
[13]Zevkliler/Ertaş/Havutçu/Gürpınar;
s. 304; Kılıçoğlu; s. 171.
[14]Kılıçoğlu; s. 175.
[15]Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 04.04.1997 tarihli
ve19997/2449 E. 3767 K. sayılı yayınlanmayan kararında “…Toplanan
delillerden tarafların birbirlerine karşı ağır hareketlerde bulundukları ve
boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiselerde eşit kusurlu oldukları
anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılacak iş kadının boşanma sonucu yoksulluğa düşüp
düşmeyeceğini araştırmak ve delillerle birlikte değerlendirerek sonuca göre bir
karar vermekten ibarettir…”ifadelerine yer verilmiştir(bkz. Helvacı;
s. 190 dip. 121).
[16]Dural/ Öğüz/ Gümüş; s.
148.
[17]Dural/ Öğüz/ Gümüş;
s. 147.
[18]Kılıçoğlu; s. 170.
[19]Dural/Öğüz/Gümüş; s. 148.
[20]Dural/ Öğüz/ Gümüş;
s. 150.
[21]Dural/ Öğüz/ Gümüş;
s. 150; Kılıçoğlu; s.174.
[22]Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 01.11.2006 tarihli ve
2006/15348 E. 2006/14766 K. sayılı kararında “…Davalı kocanın kronik
psikotik tanısı ile vesayet altına alındığı herhangi bir mal varlığı ya da
geliri bulunmadığı anlaşılmakla iştirak nafakası ile yükümlü tutulması doğru
bulunmamıştır. …” ifadelerine yer verilmiştir (bkz. Helvacı;
s. 196).
[23] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 11.11.2008
tarihli ve 2007/18172 E. 2008/14925 K. sayılıkararında “…Çocuk kendisine
tevdi edilmemiş taraf gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla
yükümlüdür. Bu hususu hakim görevi gereği kendiliğinden dikkate alması
gerekmektedir…” ifadelerine yer verilmiştir (bkz. Helvacı;
s.195).
[24]Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin, 07.10.2004 tarihli ve
2004/11065 E. 2004/10658 K. sayılı kararı (bkz.Helvacı; s. 197).
[25]Zevkliler/ Ertaş/ Havutçu/ Gürpınar;
s. 347.
[26]Helvacı/Erlüle; s. 199.
[27]Kılıçoğlu; s. 665.
[28]Kılıçoğlu; s. 665.
[29]Kılıçoğlu; s. 665.
[30]Zevkliler/ Ertaş/ Havutçu/ Gürpınar;
s. 346.
[31]Zevkliler/ Ertaş/ Havutçu/ Gürpınar;
s. 346.
[32]Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 18.09.2008 tarihli ve
2008/9868 E. 2008/14968 K. sayılı kararında “Somut olayda, davacı sadece
babasından yardım nafakası talebinde bulunmuş, mirasçılıkta aynı derecede
bulunan ve memur olması nedeniyle maaşı bulunduğu anlaşılan annenin ise sosyal
ve ekonomik durumu tespit edilmeden ve annenin katkısı gözetilmeden, davalının
tespit edilen geliri ve bakmakla yükümlü olduğu diğer çocukların ile
yükümlülükleri nazara alınmadan nafakaya hükmedilmiştir. …Yeterli inceleme ve
araştırma yapılmadan karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
… “ ifadelerine yer verilmiştir (bkz. Helvacı; s. 584).
[33]Zevkliler/ Ertaş/ Havutçu/ Gürpınar;
s. 348.
[34]Zevkliler/ Ertaş/ Havutçu/ Gürpınar;
s.348