Mehir Senedinin Hukuki Niteliği ve Geçerliliği
Okuyacağınız blog yazısının kapsamını mehir senedi oluşturmaktadır. Bu
kapsamda mehir senedinin tanımına, hukuki niteliğine ve geçerliliğine
ilişkin incelemelerde bulunulacaktır.
Mehir Senedinin Tanımı
Mehir, kocanın evlenme sözleşmesi anında ya da devamı sırasında bazen de
sona ermesi halinde kadına belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan bir
şeyi armağan etmesidir.
Mehrin, mehiri muaccel ve mehiri müeccel olmak üzere iki türü vardır. Mehri
muaccel İslam Hukukunda erkeğin nikâhtan önce verdiği
mehirdir. Mehri müeccel ise kocanın nikahtan ve
hatta evliliğin ölüm veya boşanma sebebi ile sona ermesinden sonra kadına
verdiği mehirdir. Mehir senedi ise bu iki mehir çeşidi arasından mehri müeccele
dahil edilmektedir.
Mehir Senedinin Hukuki Niteliği
Mehir borcu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK”) öncesindeki
743 sayılı Türk Kanunu Medenisi döneminde (“Eski MK”) tarafların
iradelerini göz önünde tutmamak kaydıyla evlenme akdine bağladığı bir hukuki
neticedir. TMK ise evlenmenin ölüm veya boşanma ile sona ermesi halinde kocanın
karısına bir şey ödemesine ilişkin bir hüküm kabul etmemiştir; ancak evlenme
sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini
ya da vermeyi vaat edip bir süre ertelemesini de yasaklamamıştır. Başka bir
deyişle Eski MK hükümlerine göre kurulmuş mehir TMK tarafından yasaklanmış bir
hukuki ilişki olarak kabul edilmemektedir.Fakat işbu konuya ilişkin
olarak TMK’da hüküm bulunmadığından Eski MK zamanında doğmuş olan mehri müeccel
alacaklar açısından Aile Hukuku hükümleri uygulama alanı bulamayacaktır. Buna
karşılık mehir senedinin içeriğine ve somut olaya göre 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu (“TBK”) ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (“İİK”)çerçevesinde
bir değerlendirme yapılacaktır.
Bu çerçevede bir değerlendirme yapılacak olunursa, mehri müeccelin,
ileriye (evliliğin boşanma ya da ölümle son bulunması haline kadar) yönelik bir
bağışlama vaadi olduğu görülecektir. Bilindiği üzere bağışlama vaadi
derhal icra edilmeyen bir bağışlama akdinden ibarettir. Bu akitten doğan borcun
ifası akdin kurulmasından sonraki bir zamana bırakılmıştır.
Bağışlama vaadi tam anlamıyla bir rızai akit ve bir taahhüt işlemi niteliği
taşır. Bağışlama vaadi bir akit yapma vaadi değildir, asıl akdin kendisidir[1].
Bağışlama vaadi, TBK’nın 288. maddesinde “bağışlama sözü verme” başlığı
altında düzenlenmiştir. Bu hükme göre bağışlama vaadinin geçerliliği bu
sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.
Nitekim Yargıtay’ın müstakar içtihatlarında da mehir senedinin ileriye
dönük bir bağışlama vaadi olduğu ve yazılı şekilde yapılması gerektiği hüküm
altına alınmıştır:
“Mehri müeccel, ileriye ( evliliğin boşanma ya da ölümle son
bulunması haline kadar ) yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü
bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum, Borçlar Kanunu’nun
110. maddesinde yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, Borçlar
Kanunu’nun 238. maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin
geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır ( BK m. 238/1 ) ( 4.
HD 18.02.1985 – 1984/9153 E., 1985/1223 K., YKD 1985 Sayı, sh. 802 ).[2]”
Mehir Senedinin Geçerliliği
Mehir senedi ileriye dönük bir bağışlama vaadi niteliğini haiz olduğundan
bağışlama vaadinin geçerli olması için gereken şekli hususlar aynı şekilde
mehir senedinin geçerli olması için de aranacaktır. TBK 288. madde hükmüne göre
bağışlama vaadi yazılı şekilde yapılmalıdır. Bu nedenle mehir senedinin
de yazılı yapılması bir geçerlilik şartıdır.
Yargıtay içtihatlarında mehir senedi ispat vasıtası olarak kabul
edilmektedir. Söz konusu kararlarda mehir sözleşmelerinin TMK döneminde de
geçerli olduğu hüküm altına alınmıştır. Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Kurulu 02.12.1959 tarihli 1959/14 E. 1959/30 K. Sayılı içtihadı birleştirme
kararında“…Kanunu Medeni evlenme akti sırasında karı kocadan birinin
diğerine bir mal veya para vermesini veyahut vermeyi taahhüt edip bir müddet
tecil etmesini meneylememiştir. Bu itibarla da ahkâmı sabıkada zimmete terettüp
eden mihirin, Kanunu Medeni ile kati şekilde menedilmiş bir münasebet olarak
kabulü düşünülemez” ifadelerine yer vererek, TMK’da mehir
sözleşmelerini yasaklayan bir hüküm bulunmadığını belirtmiştir. Sonuç olarak
verilen bu içtihadı birleştirme kararında eski hükümlere göre kurulmuş mehir
sözleşmelerinin TMK tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul
edilmediği, mehir sözleşmelerinin bugün için de geçerli olduğu kabul
edilmiştir. Bilindiği üzere, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları,
gerekçeleri itibariyle açıklayıcı ve sonuçları bakımından bağlayıcıdır. Bu
nedenle mehir senetleri yazılı şekle uyulmak koşulu ile halen geçerli kabul
edilmekte ve ispat vasıtası olarak kullanılmaktadır.
Mehir Senedinden Kaynaklanan Alacak Davasında Görevli Mahkeme
Mehri müeccelin eşler arasındaki evlenme akdinden kaynaklanması ve
dolayısıyla aile hukukuna ilişkin olması hasebiyle mehir senedinden kaynaklanan
alacak davalarında görevli mahkeme aile mahkemeleridir.
DİP NOTLAR:
[1] Tandoğan, Haluk:
Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Cilt I/1, İstanbul 2008, s. 357.
[2] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 27.05.2009 tarihli
2009/4577 E. ve 2009/6090 K. sayılı ilamı.