Vergi Hukukundaki Vergilendirme İşlemleri
I. GİRİŞ
İşbu yazının konusu vergilendirme sürecinde söz konusu olan işlemler, emlak vergisi ve vergilendirme
işlemlerinin yargısal denetimidir.
II. HUKUKİ DEĞERLENDİRME
Vergilendirme süreci vergiyi doğuran olayla başlar ve verginin ödenmesiyle
sona erer. Bu süreçte, bir önceki işlem bir sonraki işlemin sebebini oluşturur.
Tüm bu işlemlerin ortak amacı ise, vergi borcunun ödenmesini sağlayarak
tahsilat yapmaktır [1].
A. VERGİLENDİRME İŞLEMLERİ
Vergilendirme sürecinde tarh, tebliğ, tahakkuk, tahsil, düzeltme, şikâyet
başvurusunun reddi, ihtiyati tahakkuk, haciz, ihtiyati tedbir gibi birçok işlem
bulunmaktadır. Bu işlemler içinde tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsilden oluşan
dört aşamayı ihtiva eden bir zincir işlemler uygulaması
mevcuttur.
Bu şemaya uymayan vergilendirme işlemleri de söz konusu olabilir. Örneğin
beyan usulüne göre alınan vergilerde tarh ve tahakkuk aşamaları birlikte
gerçekleştiğinden ayrıca vergi yükümlüsüne tarh işleminin tebliği gerekmez.
Keza tahakkuku tahsile bağlı vergilerde de tahakkuk ve tahsil aşamaları
birlikte gerçekleşir.
B. VERGİLENDİRME İŞLEMLERİNE İLİŞKİN KAVRAMLAR
1. Tarh İşlemi
Vergi borcu, vergi kanunlarınca belirlenmiş vergiyi doğuran olayın meydana
gelmesiyle ortaya çıkmaktadır. Bu aşamada ilgili kişi ile devlet arasında bir
alacaklı-borçlu ilişkisi doğar ve bu kişi artık mükellef sıfatını haiz olur.
Vergi borcunun ortaya çıkmasından sonra işbu borç miktarının belirlenmesi
işlemi ise tarh işlemidir. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun (“VUK”) m.
20 hükmüne göre; “Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında
gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak
bu alacağı miktar itibariyle tesbit eden idari muameledir.”.
Tarh işlemi idari bir işlemdir. Dolayısıyla tarh
işlemi için de yetki, şekil, sebep, konu ve amaç unsurlarının denetimi
yapılmalıdır. Bu kapsamda tarh işleminin amaç unsuru, diğer tüm vergilendirme
işlemlerinde olduğu gibi, kamu hizmetlerini finanse etmektir. Sebep unsuru ise
vergiyi doğuran olaydır. Konu unsuru da işlemin doğurduğu hukuki sonuçtur. Yani
tarh işleminin bu işleme konu olan vergi türü, vergi miktarı ve yükümlü
bakımından kanuna uygun olması gerekir. Örneğin gelir elde eden kişiden gelir
vergisi yerine servet vergisi alınması işlemi konu itibariyle sakattır [2].
Tarh işleminin yetki unsuru bu işlemin yetkili vergi dairesince yapılmasını
ifade eder. Şekil unsuru ise tarh işleminin yasalarda öngörülen şekillere uygun
yapılmasıdır. VUK m. 108 hükmünde bu husus “Tebliğ olunan vesikalar,
esasa müessir olmayan şekil hatalarından dolayı hukuki kıymetlerini
kaybetmezler; yalnız vergi ihbarı ile ilgili vesikalarda mükellefin adının,
verginin nevi veya miktarının, vergi mahkemesinde dava açma süresinin hiç
yazılmamış olması veyahut bu vesikaların görevli bir makam tarafından tanzim
edilmemiş bulunması vesikayı hükümsüz kılar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre asli şekil koşullarına aykırılıkları işlemin usul yönünden hukuka
aykırı olmasına yol açarken, tali şekil koşullarına aykırılık durumunda işlem
ayakta kalmaya devam edecektir.
Diğer yandan tarh işlemi bir bağlı işlem olup,
idare (vergi dairesi), vergiyi doğuran olayın meydana gelmesiyle mükellefin
vergi borcunu miktar itibariyle hesaplayıp tespit etmelidir (zorunludur). Aynı
zamanda tarh işlemi ile vergi yükümlüsü, kişilik dışı hukuki durumdan
çıkartılıp özel ve kişisel bir duruma sokulduğundan sübjektiftir.
Son olarak, tarh işleminin yanı sıra kısaca “Tarha Hazırlık
İşlemleri”ni tanımlamakta fayda var. Vergi borcunun miktar itibariyle
hesaplanabilmesi için matrahın belirlenmesi gerekmektedir. Matrahın vergi
idaresi tarafından belirlendiği resen, ikmalen, verginin idarece tarhı gibi
durumlarda söz konusu olan sürece, başka bir ifadeyle matrahın idare tarafından
belirlenmesinde idarece yapılan işlemlere tarha hazırlık işlemleri denmektedir.
Bu işlemler tarhiyat yapılmadan önce tamamlanması gereken arama, yoklama,
inceleme, bilgi toplama gibi tüm ön işlemleri kapsamaktadır [3].
2. Tebliğ İşlemi
VUK 21. maddesine göre tebliğ, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm
ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza
sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir. Başka bir deyişle tebliğ, tarh işleminin
yazı ile mükellefe bildirilmesidir. Nitekim tarh işleminin hüküm ve sonuç
doğurabilmesi, bu işlemin varlığından mükellefin haberdar olmasına
bağlıdır [4].
Tebliğ, tarh işleminin mükellefe duyurulmasına aracılık eden bir
işlem olup, tahakkuk aşamasının da başlangıcına sebebiyet verir. Yani tebliğ
işlemi, tam anlamıyla, tarh ile tahakkuk arasında köprü görevi gören bir
işlemdir. Bu nedenle tebliğ işlemi tek başına dava konusu edilemez.
Tarh ve tahakkuk aşamalarında VUK’ta düzenlenen tebligat hükümleri
uygulanırken, tahsil işlemine ilişkin tebligatlara 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
Tebellüğ olunmaksızın yapılan ya da geçersiz veya usulsüz yapılan tebligata
dayanan vergilendirme işlemleri mahkemece iptal edilmektedir [5].
Yani, kural olarak tebliğ işlemi yapılmaksızın tahakkuk ve tahsil işlemlerine
geçilmesi mümkün değildir; tüm vergi borçlarına ilişkin tarhiyatlar mutlaka
tebliğ edilmelidir. Ancak bu durumun birtakım istisnaları vardır:
a. Beyana Dayalı Vergiler
Beyana dayanan tarh işleminde vergi matrahı yükümlü tarafından idareye
bildirilir. Mükellefin beyan ettiği matrahlar üzerinden yapılan tarhiyatlar
için düzenlenen tahakkuk fişi, esasen mükellefin bilgisi dâhilinde olan
bilgileri içerdiğinden, ayrıca mükellefe tebliğ edilmez; tahakkuk fişinin
mükellefe gönderilmesiyle yetinilir [6]. Örneğin gelir, kurumlar,
veraset ve intikal, katma değer vergisi gibi vergilerde beyan usulü asıldır. Beyan
usulünde tarh işlemi ile tahakkuk aşaması birlikte gerçekleşmektedir. Bu
nedenle çelişkili davranış yasağı gereği kural olarak mükellefin beyan ettiği
matrahlar üzerinden yapılan tarhiyatlara karşı dava açması da düşünülemez.
Ancak işlemde vergi hatası bulunması ve ihtirazi kayıtla beyanda bulunulmuş
olması bu kuralın istisnalarıdır [7].
b. Kanundan Doğan Durumlarda Tarh ve Tahakkuk
İşlemlerinin Aynı Anda Gerçekleşmesi
Kanunda belirtilen olayların gerçekleşmesi neticesinde vergi hem tarh hem
de tahakkuk etmiş sayılabilir; ayrıca tebliğe gerek duyulmaz. 197 Sayılı
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununda bunun örneğini görebiliriz. Nitekim Kanunun
9. maddesinin 2. fıkrasında motorlu taşıtlar bakımından, “Tahakkuk
ettirilen vergi, ayrıca mükellefe tebliğ olunmaz ve vergi tahakkuk ettirilen
günde tebliğ edilmiş sayılır.” denilmektedir.
c. Tahakkuku Tahsile Bağlı Vergiler
Tahakkuku tahsile bağlı vergilerde tahakkuk işlemi tahsilat ile iç içe
geçmiştir. Dolayısıyla ayrıca tarh, tebliğ, tahakkuk işlemleri söz konusu
olmaz. Damga vergisi ve eğlence vergisi buna örnektir.
Bu aşamada, mükellefine fiziken tebliğ edilmeyen ancak online vergi borcu
sorgulama sisteminden görülen bina vergisinin ve kültür varlıkları katkı
payının tahakkuk etmediğini de belirtmek gerekir. Nitekim vergilerin
tebliğ usulleri VUK’ta özel olarak düzenlenmiş olup, beş tebliğ şekline yer
verilmiştir. Bunlar; posta yoluyla tebliğ, memur
vasıtasıyla tebliğ, dairede ya da komisyonda tebliğ, elektronik
yolla tebliğ ve ilan yoluyla tebliğ
yöntemleridir. Kanunun işbu tebliğ usullerine ilişkin düzenlemelerin mefhum-u
muhalifinden istihracında, internet ortamında vergi borcu sorgulama sisteminden
veya bir benzeri şekilde öğrenilen bir işlemin tebliğ yerine geçmesinin mümkün
değildir.
3. Tahakkuk Aşaması
VUK m. 22. hükmü uyarınca verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen
bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir. Başka bir ifadeyle
tahakkuk, vergi borcunun mükellef tarafından kendiliğinden ödenmesi
gereken bir safhaya geldiğini ifade eden hukuki bir durumdur. Bu
aşamada idarece mükellefe karşı yapılan ayrı bir işlem olmayıp, vergi borcu
artık mükellef tarafından ödenebilecek duruma gelmiş ve
vergi idaresince tahsil edilebilecek bir niteliğe bürünmüştür [8].
Anlaşılacağı üzere tahakkuk aşaması vergilendirme sürecinde hukuk tekniği
bakımından ayrı bir idari işlem niteliği taşımamaktadır [9]. Vergi
borcunun tahakkuk etmesi, tahsil işleminin hukuki sebebini oluşturur.
Yukarıda da açıklandığı üzere bazı durumlarda tarh işleminin
gerçekleşmesiyle birlikte verginin ödenmesi gereken aşamaya gelmesi durumu söz
konusu olabilmektedir. Örneğin, beyan üzerine tarh edilen vergilerde tahakkuk
fişinin kesilmesiyle veya kanunda belirtilen sebeplerin gerçekleşmesiyle ve son
olarak damga vergisinde olduğu gibi bazı durumlarda verginin ödenmesiyle vergi
hem tarh hem de tahakkuk etmiş olur. Verginin ikmâlen, re’sen ve idarece
tarh edilmesi durumlarında ise, tebliğin yapılması kendiliğinden tahakkuk
sonucunu doğurmayacaktır. Nitekim tahakkuk sonucunun doğabilmesi için
mükellefin, tebliğden sonra dava açmamış olması veya
açılan davanın reddedilmiş olması gerekmektedir [10].
Bununla birlikte tahakkuk, kesinleşme anlamına gelmemektedir. Kesinleşme,
mükellefin dava yoluna gitmemesi veya dava yoluna gitmişse ülkemizdeki kanun
yollarının tüketilmesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bu nedenle her kesinleşme
tahakkuku içinde barındırırken her tahakkuk, kesinleşmeyi içinde
barındırmayacaktır. Bu aşamada belirtilmelidir ki verginin tahsili
için tahakkuk etmesi yeterli olup kesinleşmesi şart değildir.
4. Tahsil
Verginin tahsili, verginin kanuna uygun surette ödenmesi (VUK m. 23) olup,
vergilendirme sürecinin de son aşamasıdır; ödemeyle vergilendirme süreci son
bulur. Yukarıda da değinildiği üzere verginin tahakkuk etmesiyle vergi borcunun
tahsili gerçekleştirilebilir. Bu aşamada verginin ne zaman ve ne şekilde
ödeneceği ilgili kanunlarca belirlenmiştir.
C. EMLAK VERGİSİNİN TARH VE TAHAKKUKU
Emlak vergisinin tarh ve tahakkukuna ilişkin hükümler, 1319 Sayılı Emlak
Vergisi Kanununda düzenlenmiştir. İlgili Kanunun 11. maddesine göre;
“(1) Bina
vergisi, ilgili belediye tarafından;
a) Dört yılda bir
defa olmak üzere takdir işlemlerinin yapıldığı yılı takip eden bütçe yılının
Ocak ve Şubat aylarında,
b) 33 üncü maddenin
(1) ilâ (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerle
bildirim verilmesi icabeden hallerde, vergi değerini tadil eden sebeplerin
meydana geldiği bütçe yılını takip eden yılın Ocak ayı içinde, vergi değerini
tadil eden sebep yılın son üç ayı içinde vuku bulmuş ve bildirim, vergi değerini
tadil eden sebebin meydana geldiği bütçe yılını takip eden yılda verilmiş ise
bildirimin verildiği tarihte,
c) 33 üncü maddenin
(8) numaralı fıkrasında yazılı hallerde, takdir işlemlerinin yapıldığı bütçe
yılını takip eden yılın Ocak ve Şubat aylarında,
(2) 29 uncu maddeye
göre hesaplanan vergi değeri esas alınarak yıllık olarak tarh olunur. Bildirim
posta ile gönderilmiş ise vergi, bildirim verme süresinin son gününü takip eden
yedi gün içinde tarh olunur. Bu suretle tarh olunan vergiler, tarh edilen
tarihte tahakkuk etmiş sayılır ve mükellefe bir yazı ile bildirilir.
(3) Yapılan tarh ve
tahakkuku takip eden yıllarda, 29 uncu maddeye göre tespit edilen vergi değeri
üzerinden hesaplanan bina vergisi, her bütçe yılının başından itibaren o yıl
için tahakkuk etmiş sayılır.
(4) Bir il veya ilçe
hududu içerisinde birden fazla belediye olması halinde, belediye ve mücavir
alan sınırları dışında bulunan binaya ait bina vergisini tarha yetkili olacak
belediye, ilgili valiler tarafından belirlenir.”
Özetle;
· Vergi,
yukarıdaki maddenin (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen durumlar kapsamında
yine aynı bentlerde belirtilen sürelerde tarh olunur.
·
Vergi
değerinin hesaplanıp posta yolu ile mükellefe bildirilmesinde, bildirim verme
süresinin son gününü takip eden yedi gün içinde tarh olunur ve tarh
edildiği tarihte tahakkuk etmiş sayılır. Bu durum mükellefe yazı ile
bildirilir.
·
Hesaplanan
bina vergisi, izleyen yıllarda, her bütçe yılının başından itibaren o yıl için
tahakkuk etmiş sayılır.
·
Birden
fazla belediyenin bulunduğu yerlerde, bina vergisini tarha yetkili belediye
ilgili valiler tarafından belirlenir.
D. VERGİLENDİRME İŞLEMLERİNİN YARGISAL DENETİMİ
Vergilendirme işlemlerinden tarh ve tahsil işlemleri ilgililerin hukuki
durumlarında değişiklik yaratmalarına bağlı kesin ve icrai nitelik taşıması
nedeniyle ayrılabilir işlem olarak
değerlendirilmektedir. Ayrılabilir işlem olmasının bir sonucu olarak da tarh
işlemi, tahsil işleminden ayrı olarak davaya konu edilebilir [11] Ancak
tarh işleminden mükellefin haberdar edilmesi gerektiğinden dava açılması
tahakkuk aşamasında söz konusu olur.
Mükellef kendisine tebliğ edilen tarh işlemi üzerine borcu kabul ederek
ödeyebileceği gibi tarh işleminde hukuki sakatlık olduğu gerekçesiyle işbu
işleme karşı tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde dava da açabilir.
Mükellefin 30 günlük süre içinde dava açmaması halinde vergi tahakkuk eder ve
kesinleşir. Açılacak davada tarh işlemindeki sakatlıkların yanı sıra, tebliğ ve
tarha hazırlık işlemlerindeki sakatlıklar da ileri sürülebilmektedir [12]. Buna karşılık
süresi içerisinde dava açılması halinde, tahakkuk mahkeme kararına kadar
ertelenmiş olur [13].
Vergi mahkemesinin davayı reddetmesi halinde vergi borcu tahakkuk eder. İYUK m. 28/5 hükmü gereği vergi yükümlüsü tahakkuk eden borcu ödemekle yükümlüdür. Mahkeme kararına karşı üst yargı yoluna başvurulması üst yargı merciince yürütmenin durdurulması kararı verilmediği sürece yürütmeyi durdurmaz. Üst yargı merciinin ilk derece mahkemesi kararını bozması halinde, ödenmiş vergi iade edilir, vergi ödenmemişse tarhiyat terkin edilir.
Diğer yandan düzelteme, şikâyet başvurusunun reddi, ihtiyati tahakkuk,
haciz, ihtiyati tedbir gibi işlemler de icrai nitelik taşıdığından asıl
işlemden bağımsız, ayrı olarak dava edilebilir.
İYUK m. 27/4 hükmünün “Vergi mahkemelerinde, vergi
uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve
harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu
edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur.” şeklindeki ifadesi
gereği tarh işlemine karşı açılacak davalarda mükelleften bir talep
beklemeksizin yürütme kendiliğinden duracaktır.
Tarh ve tahakkuk edilen vergiler kanunlarda gösterilen vadelerde
ödenmelidir. Vergi borcunu rızaen ödemeyen mükellef için zorla tahsil işleminin
başlangıcını oluşturan bir ödeme emri hazırlanır [14].
Mükellef, işbu ödeme emrine karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde iptal
davası açabilmektedir. Bu aşamada hatırlatılmalıdır ki tahsil işlemi de
idari bir işlem olduğundan, idari işlemin temel unsurları olan; yetki, şekil,
sebep, konu ve amaç unsurları yönünden hukuka uygun olmak zorundadır. Tarh
işlemine karşı açılacak davadan farklı olarak, ödeme
emrine karşı işbu davanın açılması yürütmeyi kendiliğinden durdurmayacaktır.
Yürütmenin durdurulması için mükellefin bu yönde bir talebi ve
bu doğrultuda ilgili mahkemece yürütmenin durdurulması kararının verilmiş
olması gerekmektedir. Ödeme emrinin tebliğini izleyen süreçte; haciz, malların
paraya çevrilmesi gibi işlemler söz konusudur [15].
KAYNAKÇA
[1] Şenyüz, Doğan/Yüce, Mehmet/Gerçek, Adnan; Vergi Hukuku (Genel Hükümler), 5.
Baskı, 2014, Bursa, s. 157.
[2] Öncel, Mualla/ Kumrulu, Ahmet/ Çağan, Nami; Vergi Hukuku, 22. Baskı,
Ankara, 2013, s. 92.
[3] Detaylı bilgi için bkz. Şenyüz/Yüce/Gerçek, s. 166 – 167.
[4] Şenyüz/Yüce/Gerçek, s. 175.
[5] Şenyüz/Yüce/Gerçek, s. 176.
[6] Şenyüz/Yüce/Gerçek, s. 176 – 177.
[7] Öncel/Kumrulu/Çağan, s. 96.
[8] Şenyüz/Yüce/Gerçek, s. 184.
[9] Öncel/Kumrulu/Çağan, s. 106.
[10] Şenyüz/Yüce/Gerçek, s. 185.
[11] Şenyüz/Yüce/Gerçek, s. 160.
[12] Şenyüz/Yüce/Gerçek, s. 160.
[13] Öncel/Kumrulu/Çağan, s. 107. VUK m. 112/3 hükmünün “Vergi
mahkemesinde dava açma dolayısıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
27 nci maddesinin 3 numaralı fıkrası gereğince tahsili durdurulan vergilerden
taksit süreleri geçmiş olanlar…” şeklindeki ifadesi de tarh işleminin
ertelendiğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte İYUK m. 27/4 hükmü uyarınca
ihtirazi kayıtla verilen beyannameler bakımından ise erteleme söz konusu olmaz.
[14] Ödeme emri kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlemdir.
[15] Şenyüz/Yüce/Gerçek, s. 190.