Danıştay Kararları Uyarınca Bakanlar Kurulu Tarafından Tesis Edilen Acele Kamulaştırma Kararları
Kamulaştırma ve Acele Kamulaştırma
Kamulaştırma; devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinin sahip oldukları kamu
gücüne dayanarak özel kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malı; kamu
yararına, bedelini nakden ve peşin olarak veya belli hallerde eşit taksitlerde
ödemek suretiyle zorla almasıdır[1].
Bazen kamulaştırmanın usulüne uygun yapılması halinde amaca ulaşılması
gecikeceğinden acele ve zorunlu durumlarda idareye acele kamulaştırma imkânı
tanınmıştır[2].
Nitekim acele kamulaştırmanın amacı madde gerekçesinde “Acele ve istisnai
hallerde, kanunun önceki hükümlerine uyulması çeşitli sakıncalar yaratabileceği
gibi, kamunun büyük zararlara uğraması da muhtemel olabilir.[3]” şeklinde
ifade edilmiştir.
Acele kamulaştırma, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinde
düzenlenmiştir. Buna göre, 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun
uygulanmasında yurt savunması ihtiyacı söz konusu olduğunda, aceleliğine
Bakanlar Kurulunca karar alınacak hâllerde veya özel kanunlarla öngörülen
olağanüstü durumlarda acele kamulaştırma yapılabilir. Kamulaştırma Kanunu’nun
27. maddesinin lâfzından da anlaşılacağı üzere; acele kamulaştırma
kararının alınabileceği üç durum birbirinden tamamen farklıdır[4].
Bu üç halin hepsinin aynı anda gerçekleşmesine ihtiyaç yoktur. Söz konusu
hallerden birinin gerçekleşmesi durumunda da acele kamulaştırma kararı
alınabilir. Ancak acele kamulaştırma kararının alınabilmesi için bu üç halden
biri mutlaka gerçekleşmesi gerekir.
Danıştay Kararlarında Acele Kamulaştırma
Danıştay’ın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. maddesinde düzenlenen
şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmeden önce, Bakanlar Kurulu
kararının hangi taşınmazlar için ve nasıl tesis edildiğini değerlendirdiği
görülmektedir. Örneğin 2004/7892 sayılı Bakanlar Kurulu kararı hakkında
açılan davada Danıştay 6. Dairesi 19.06.2013 tarih ve 2011/6395 E. 2013/4306 K.
sayılı kararı ile “Dava konusu işlemin dayanağı olan Bakanlar Kurulu
kararında konu yönünde bir sınırlama getirilmeyerek ve uygulama açısından da
süreklilik gösterecek şekilde EPDK tarafından yapılacak tüm kamulaştırma
işlemlerinde acele kamulaştırma hükümlerinin uygulanmasına karar verilerek
genel nitelikte bir karar alınması hukuken mümkün olmadığından, anılan Bakanlar
Kurulu kararına dayanılarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk
bulunmadığı” gerekçesi ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bu karara konu Bakanlar Kurulu kararıyla “Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumunca Yapılacak Kamulaştırmalarda 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci
Maddesinin Uygulanmasına Dair Karar” yürürlüğe konulmuştur. Buna göre Bakanlar
Kurulu herhangi bir taşınmaz belirtmeden elektrik, doğalgaz ve petrol
piyasalarındaki faaliyetlerin tamamının gerektirdiği kamulaştırma işlemlerinde
EPDK tarafından acele kamulaştırma hükümlerinin uygulanmasına karar
verilmiştir.
Oysaki Danıştay 6. Dairesine göre Bakanlar Kurulu tarafından aceleliğine
karar verilen hallerde acele kamulaştırmanın konusu taşınmazlar açıkça
gösterilmeli, acele kamulaştırmanın kapsamı belirlenmelidir. Aksi durumda Bakanlar
Kurulu tarafından kullanılacak yetkinin başka bir makam veya kurum tarafından
kullanılma sonucunu doğacaktır[5].
Bunun üzerine Bakanlar Kurulu tarafından, Danıştay 6. Dairesi’nin karar
gereğinin yerine getirildiği, projenin ve ilgili taşınmazların tek tek
bulunduğu il, ilçenin ve parsel numaralarının belirtilmesi suretiyle EPDK’ya
acele kamulaştırma yetkisi verilmeye başlandığı görülmektedir. Danıştay bu
konudaki yaygın içtihadında ise Bakanlar Kurulunca bir taşınmazın acele
kamulaştırılmasına karar verilebilmesi için kamu yararının varlığının yanında
kanuni düzenleme gereğinin ve orantılılık noktasında adil dengenin sağlanıp
sağlanmadığının değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekmektedir.
Nitekim Danıştay 6. Dairesi tarafından bu konuda tesis edilen kararlarda,
acele kamulaştırma yolunun olağanüstü bir yol olduğu, istisnai durumlarda
uygulanması gerektiği ve bu yöntemin uygulanması gerekçesi olarak aceleliğine
işaret edilen kamulaştırma şartlarının ortaya konulması gerektiği ifade
edilmektedir. Danıştay 6. Dairesi bir taşınmaz hakkında acele
kamulaştırmaya yer verilebilmesi için olağanüstü şartların oluşması gerektiğini[6] vurgulamıştır.
Danıştay’a göre, bir acele kamulaştırma kararının hukuka uygun olması
öncelikle o kararın alınabilmesi için gerçekten olağanüstü koşulların oluşmuş
olması ve bu karar alınmazsa kamu düzeninin açıkça bozulacağının öngörülebilir
olması ve kamu yararının bulunması gerekir.
DİPNOTLAR:
[1] İMAMOĞLU, Altuğ; Hazine
Gayrimenkulleri, Ankara 2009, s.56.
[2] KARAHACIOĞLU, Ali Haydar; Kamulaştırma
Kanunu, Ankara 1998, s.713.
[3] Ancak madde 24.04.2001 tarihinde değişikliğe
uğramıştır. Bu değişikliğin gerekçesi olarak da kaldırılan ve değiştirilen hükümlerle
maddenin uyumlu hale getirilmesidir.
[4]AKAR, Zeki; Kamulaştırma ve Kamulaştırmasız El
Atma Davaları, Ankara 2007, s.1129.
[5]Kamulaştırma işlemlerinde acelelik halinin uygulanabilmesi için Bakanlar Kurulu Kararında, acelelik hali ve bu hali gerekli kılan durumlar ile gerek acele kamulaştırmanın konusu, gerekse acele kamulaştırılacak taşınmazlar açıklıkla gösterilmek suretiyle acele kamulaştırmanın kapsamı ve çerçevesinin belirlenmesi, acelelik halinin dışındaki durumlar için Bakanlar Kurulu Kararının uygulanmasını sağlayacak ayrıntıya kararda yer verilmesi, yasa koyucu tarafından acelelik halini belirleme konusunda Bakanlar Kurulu’na tanınan yetkinin başka bir makam ya da mercii tarafından kullanılması sonucunu doğuracak, yetki devrini içerecek unsurlar taşımaması gerekmektedir.( Danıştay İdari Davalar Daireleri Genel Kurulu T. 13.1.2011 E. 2010/979(KBİBB)).
[6] Bu konuyla ilgili olarak Danıştay, imar planında yolda kalan taşınmazın acele kamulaştırılmasına ilişkin olarak bakanlar kurulu tarafından alınan acele kamulaştırma kararını “Uyuşmazlık konusu olayda, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 27. Maddesinde öngörülen acele kamulaştırma prosedürünün uygulanması için gerekli olan olağanüstü koşulların bulunmadığı, bu yönteme başvurulmaması halinde kamu düzeninin bozulacağının açıkça ortaya konulamadığı görülmektedir. Bu durumda, dava konusu Bakanlar Kurulu kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.(Danıştay 6. Daire T.12.10.2011 E.2009/2320 K. 2011/3676)” şeklinde gerekçelendirerek iptaline karar vermiştir. (Yıldırım; s.669-670) .