AYM ve Yargıtay Kararları Işığında Kadının Soyadı Sorunu
Evli Kadının Soyadı
Okuyacağınız blog yazısı; evli kadının soyadı hakkındaki hukuki
düzenlemeleri, yalnız kendi soyadını kullanmak isteyen kadının hukuken
başvurabileceği yolları, Anayasa Mahkemesi kararları ve Yargıtay kararları esas
alınarak incelemek amacıyla hazırlanmıştır.
Soyadının Hukuki
Niteliği
Ad, bir kişiyi toplum içerisinde diğer kişilerden ayıran ve kişinin
toplumsal ilişkilerinde bireyselleşmesine hizmet eden bir tanıtma işaretidir.
Soyadı, belirli bir aileye mensup kişileri, diğer ailelere mensup kişilerden
ayırmaya hizmet eden bir tanıtma işaretidir[1].
Bir kimsenin kimliğinin belirlenmesinde en önemli unsur olan soyadı,
vazgeçilemez, devredilemez ve feragat edilemez, kişiye sıkı surette bağlı bir
kişilik hakkıdır[2].
Mutlak bir haktır ve herkese karşı ileri sürülebilir. Bu hak kanunla
düzenlenmiş ve kanunla koruma altına alınmıştır.
Kadının Soyadının
TürkMedeni Kanununda Düzenlenişi
Kadının soyadı Türk Medeni Kanunu m.187’ de düzenlenmiştir. Bu maddeye
göre; “ kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme
memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının
soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan
kadın bu haktan yalnızca bir soyadı için faydalanabilir.”
Mutlak bir hak olan soyadı evli kadın için bu düzenleme ile bir sorun
halini almıştır. Kadın evlenmeden önce yıllarca önceki soyadıyla tanınmış[3],
her türlü resmi evrak, kimlik, diploma vb. yerlerde bu soyadını kullanmıştır.
Evlendikten sonra ise kocanın soyadını alınması durumunda birçok sıkıntı ile
karşı karşıya kalınmıştır; kimliklerin değiştirilmesi, banka hesaplarının
değiştirilmesi gibi.
Kadın boşandığı takdirde ise kocanın soyadını terk etmek durumundadır.
Medeni kanun m. 173/2’ye göre; “Boşanma hâlinde kadın, evlenme ile kazandığı
kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer
kadın evlenmeden önce dul idiyse hâkimden bekârlık soyadını taşımasına izin verilmesini
isteyebilir. Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati
bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine
hâkim, kocasının soyadını taşımasına izin verir. Koca, koşulların değişmesi
hâlinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.”
Bu madde sebebiyle evlenme ile kadının yaşadığı sorunlar, boşanma ile
tekrar gündeme gelmektedir. Evlenme ve boşanma nedeniyle soyadı değişiklikleri
Türk Hukukunda yalnızca kadına mahsus bir durumdur.
İsviçre Medeni Kanunu kadının evlenme ile yaşadığı bu sıkıntıları çözmek
için[4] 30
Eylül 2011’ de şöyle bir değişikliğe gitmiştir; “Eşler kendi adlarını korurlar.
Eşler nüfus memurluğuna, erkeğin ya da kadının bekârlık soyadını ailenin ortak
soyadı olarak kullanmak istediklerini beyan edebilirler. Eşler kendi adlarını
korudukları takdirde, doğan çocuklarına verecekleri soyadını kendileri
kararlaştırabilirler. Haklı sebeplerin varlığı halinde nüfus memurluğu eşleri
bu yükümlülüklerden kurtarabilir.”
Bu değişikliklerle birlikte, İsviçre’de evlenen kadının soyadı sorunu
yaşaması ortadan kaldırılmıştır.
Türk Hukukunda bu sıkıntıların ortadan kaldırılması için bir yasa
değişikliği yapılana kadar kendi soyadını kullanmak isteyen kadınlar
mahkemelere başvurmuştur.
Kadının Soyadına
İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı
S.A. evlenerek “E.” soyadını almıştır. A. , Aile Mahkemesine başvurarak
kocasının soyadını almak zorunda kaldığını, bunun İnsan Haklarına ve eşitlik
ilkesine aykırı olduğunu, nüfus kaydının düzeltilerek kocasına ait soyadının
kaldırılmasını talep etmiştir. Bu talebi mahkeme yönünden reddedilmiştir.
Temyiz istemi de reddedilen A. tarafından tüm iç hukuk yollarını tüketilmiştir.
Bunun üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını kullanmıştır.
Başvurunun gerekçesi olarak Medeni Kanunun 187. Maddesinin Anayasanın eşitlik
ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Anayasa Mahkemesi tarafından 19.12.2013 tarih 2013/2187 sayılı kararı ile
başvurucunun Anayasanın 17. maddesinin ihlal edildiği yönündeki iddiasının
kabul edilebilir olduğuna, Anayasa ile güvence altına alınan manevi varlığın
korunması ve geliştirilmesi ilkesinin ihlal edildiğine[5],
187. madde hükmü ile de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlal edildiğine
karar verilmiştir. Ancak bu karar yalnızca söz edilen davaya özgü bir karardır.
Evli Kadının Yalnız
Kendi Soyadını Kullanabilmesi
Anayasanın 10. Maddesi kadın erkek eşitliği ve 41. Maddesi eşler arasındaki
eşitliğe yer vermiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru sonucu
baktığı 2013/2187 başvuru numaralı davada 19.12.20013 tarihinde oybirliğiyle
evli kadının önceki kendi adını kullanmasının engellenmesi sonucunu doğuran
kararla Anayasanın 17. maddesiyle güvence altına alınan manevi varlığın
korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8 ve 14. Maddeleri ile sözleşmeye üye
devletler sözleşmeyle tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanmanın cinsiyet de
dâhil olmak üzere hiçbir ayrımcılık yapmadan sağlanmasını taahhüt etmişlerdir.
AİHM de 1995 yılında yapılan bir başvuru üzerine 29865/96 başvuru numaralı
Ünal-Tekeli davasında 16.11.2004 tarihinde verdiği kararla evlenen kadının
kocasının soyadını almasına dair hükümetin kocanın soyadı vasıtasıyla aile
birliğini yansıtarak kamu düzenini sağlamaya yönelik savunmasını ikna edici bir
gerekçe olarak kabul etmemiştir. Türk Medeni Kanunun 187. maddesiyle getirilen
kocanın soyadı önünde kadının önceki soyadını kullanma hakkını eşitlik ve
ayrımcılığın ortadan kaldırılmasında yeterli görmemiş, sonuç olarak aile birliğini
ortak bir aile ismi aracılığıyla yansıtma amacı söz konusu davada şikâyet
konusu olan cinsiyete dayalı farklı muamele için yeterli bir gerekçe
oluşturmadığına karar vermiştir.
Yine Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası
Sözleşmesi ile de Türkiye Cumhuriyeti devlet kadın ve erkek eşitliği ilkesini
yasalarına dâhil etmeyi, kadınlara karşı ayrımcılık oluşturan mevzuatın
değiştirilmesini taahhüt etmiştir. Bununla birlikte aile adı da sözleşmeye
dâhil edilmiştir.
Anayasanın 90. maddesiyle usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası
anlaşmalara kanun gücü verilmiş, yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi
sebebiyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası sözleşme hükümlerinin esas
alınacağı hükmü getirilmiştir.
Yargıtay bu gerekçelerle evlendikten sonra kocasının soyadı yerine yalnız
kendi soyadını kullanmak isteyen evli kadının bekârlık soyadını kullanmasına “Netice
itibariyle davacının mesleki ve sosyal yaşam ortamı bakımından tanınabilirliği
sebebiyle evlendikten sonra da önceki soyadını kullanmakta hukuki yararı olduğu
vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tanıdığı AİHS, Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, bunlara bağlı protokol ve
tavsiye kararları hükümleri ile de davacının “evlendikten sonra önceki soyadını
kullanma hakkının korunması nedeniyle” davanın kabulüyle evli davacının
bekârlık soyadını kullanmasına…[6].”
karar vermiştir.
Yalnız kendi soyadını kullanmak isteyen kadın Yargıtay’ın kararına
dayanarak Aile Mahkemelerinde dava açtıkları takdirde kocanın soyadını
kimliklerinden silinebilecektir. Yeni evlenen kadınlar tarafından ise doğrudan
nüfus cüzdanlarında ilk soyadlarının kullanılması istenebilecektir.
DİPNOTLAR:
[1] Yılmaz Merve; Evli Kadının
Soyadı, www.taa.gov.tr, (Erişim Tarihi ve
Saati: 14.10.2015 11:15) (naklen) sf.130 dip. 1’deki yazarlar.
[2] Moroğlu Nazan; Kadının Kimlik Sorunu
“Kadının Soyadı”, www.tbbdergisi.barobirlik.org.tr, (Erişim Tarihi ve
Saati: 19.10.2015 10:00)
[3] Kılıçoğlu, Ahmet M.; Aile Hukuku, Ankara
2015, sf. 219.
[4] Kılıçoğlu, Ahmet M.; sf. 159.
[5] Anayasa Mahkemesi Başkanlığı 19.12.2013 tarih
2013/2187 numaralı kararı için bkz.www.resmigazete.gov.tr (Erişim Tarihi
ve Saati: 14.10.2015 13:30)
[6] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 28.04.2015 tarihli
2014/20471 E. 2015/8704 K. sayılı kararı için bkz.www.kazanci.com ( Erişim Tarihi ve Saati: 14.10.2015 14:00)