Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 145 Uyarınca Sonradan Delil Gösterilmesi
Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nda tarafların, delillerini dilekçeler teatisi aşamasında verdikleri dilekçelerde göstermeleri ve ellerinde olanları dava dosyasına tevdi etmeleri öngörülmüştür[1]. Bu noktada dilekçeler teatisi açısından basit yargılama ve yazılı yargılama usulü arasındaki farklılıklar dikkate alınarak değerlendirme yapmak gerekmektedir. Basit yargılama usulünde yazılı yargılamadan farklı olarak yalnızca dava dilekçesi ve cevap dilekçesi söz konusu iken yazılı yargılama usulünde ise cevaba cevap dilekçesi(replik), ikinci cevap dilekçesi(düplik) söz konusu olmaktadır. İfade edilen hususa göre basit yargılamada davacı dava dilekçesi, davalı ise cevap dilekçesiyle birlikte bütün delillerini göstermek; ellerinde olan delilleri dava dosyasına tevdi etmek ve ellerinde olmayanlar hakkında ise mahkemeye bilgi vermek mecburiyetindedir(HMK.m.318). Nitekim basit yargılama usulünde yargılamanın bir an önce ve en az masrafla sonuçlanması amaçlandığı için delillerin gösterilmesi ve toplanmasına dair kurallar da bu düşünceye paralel şekillenmiştir. Zira tarafların yeni elde ettikleri delilleri mahkemeye vermek yerine ellerinde tutmaları hem dürüstlük kuralıyla, hem de yargılamanın uzamasına neden olacağı için usul ekonomisi ilkesiyle bağdaşmayacaktır.
HMK’nın 140/5 maddesi gereğince ön inceleme duruşmasında davanın taraflarına dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgelerini mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. İfade edildiği üzere cevap dilekçesinde herhangi bir delil bildirmeyen davalıya ön inceleme duruşmasından sonra delil bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân bulunmamaktır. Zira HMK’nın 145/1 maddesine göre, taraflar kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler.
Kanundaki süreler geçtikten sonra yeni delil getirme imkânı tanınması, tarafların hukuki dinlenilme hakkının korunmasını sağlayamaya yönelik bir düzenlemedir. Ancak, kanun koyucu, madde 145 “Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.” hükmü ile gerçek olmayan bahanelerle mahkemeye yeni delil getirilmesini ve davanın uzamasını önlemek amacıyla sonradan delil gösterilmesini belli koşullara tabi tutmuştur. Maddede ki “mahkeme ….. izin verebilir” lafzından da anlaşılacağı üzere taraflara dilekçelerin değişimi aşamasında delillerini serbestçe gösterme imkanı tanınırken, tahkikat aşamasında yeni delil gösterilmesi hakimin inisiyatifine bırakılmıştır. Öyle ki tarafın sonradan delil gösterebilmesi için yargılamayı geciktirme amacını taşımaması veya delillerini süresinde ikame edememesinin kendi kusurundan kaynaklanmaması gerekir. Doktrinde bu duruma ilişkin olarak tarafın ihmalkârlığı, delili yeterince araştırmaması veya kötü niyetli hareket etmesi halinde sonradan delil gösterilmesine müsaade edilmeyeceği ifade edilmektedir[2]. Taraflara sonradan delil gösterme fırsatı vermeden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ise, ispat hakkının kısıtlanmasına ve hukuki dinlenilme hakkının ihlaline neden olacaktır. Doktrinde belirtildiği üzere, basit yargılama usulünde süresi içinde delillerini dava dosyasına getirmeyen taraf o delile dayanma hakkını kaybeder. Sonradan bu delili sunmak istediği takdirde ise HMK.m.145 hükmünde öngörülen koşulların varlığını ispatlamak zorunda kalır.
Yargıtay’ın basit yargılama usulüne tabi bir davadaki 05.12.2015 tarihli kararı şu şekildedir[3]; “HMK’nın 119.maddesinin (f) bendinde ve 318.maddesinde tarafların dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorunda oldukları belirtilmiş ise de bu eksikliğin tamamlanması mümkün olduğundan Yasa’nın 119/2 maddesine kıyasen davacıya bir haftalık kesin süre verilmeli, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılmalıdır. Öte yandan HMK’nın 322.maddesine göre basit yargılama usulüne tabi davalarda uygulanma yeri bulunan HMK’nın 145.maddesine göre kural olarak taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir. Somut olayda, davacıya (f) bendinde yer alan eksikliği HMK’nın 119/2 maddesine göre kendisine verilecek kesin süre içerisinde tamamlama imkânı tanınmadan ve davacının HMK’nın 145.maddesine göre sonradan delil ileri sürme hakkı bulunduğu da düşünülmeden yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…” İfade edilen karara göre Yargıtay, delillerin dava dilekçesine eklenmemesi halinde tarafa bu eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi gerektiğini ve bu süre içinde deliller getirilmezse davanın açılmamış sayılacağını belirtmiş, kararının devamında ise tarafların HMK.m.145 hükmüne göre sonradan da delil getirilebileceklerine işaret etmiştir. Yargıtay’ın ilgili kararında taraflara delillerini sunmaları için kesin süre verileceğini ve bu süreye uyulmadığı takdirde davanın açılmamış sayılacağını belirttikten sonra, aynı zamanda tarafların HMK.m.145 hükmüne başvuru haklarının da bulunduğunu zikretmesi çelişkiye neden olmaktadır. Zira yerel mahkeme kesin süre içinde deliller tevdi edilmediği için davanın açılmamış sayılmasına karar verirse, sonradan tarafın HMK.m.145 hükmüne dayanması zaten mümkün olmayacaktır[4].
HMK madde 145’ten hareketle incelenmesi gereken bir diğer husus ise delilin dava açılmadan veya açıldıktan sonra vücut bulmasının madde 145’e başvurmak açısından fark doğurup doğurmadığıdır. ERDÖNMEZ “Kanunun lafzı sınırlayıcı bir ifade içermediği için, delilin davanın açılmadan önce veya sonra vücut bulması HMK.m.145 hükmüne müracaat hakkı bakımından bir fark doğurmamalıdır.” Şeklinde ifade ederek taraflar, yargılamayı geciktirme amacı taşımamak veya o delili süresinde ileri sürememeleri kendi kusurlarından kaynaklanmamak kaydıyla tahkikat sona erinceye kadar oluşturulan, ortaya çıkan bütün delilleri gösterebilmeleri gerektiğini savunmuştur. Nitekim Hukuk Muhakemeleri Kanununun 145. maddesinin gerekçesinde “Bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesi, hukuki dinlenilme hakkının tabii bir sonucudur” denilerek, bu hususa işaret edilmiştir[5]. Bu durumu örneklendirmek gerekirse yargılama devam ederken başka bir mahkemenin verdiği karara HMK.m.145 hükmü gereğince sonradan delil olarak dayanmak mümkün olmalıdır. Çünkü tarafın bu mahkeme kararına Kanundaki süreler içinde delil olarak dayanmaması ve dava dosyasına ibraz etmemesi kendi kusuruna dayanmamaktadır[6].
HMK.m.145 hükmü dürüstlük kuralına aykırı şekilde sonradan delil gösterilmesini engellemektedir. Bu durumda akla gelebilecek bir diğer soru ise madde kapsamında yeni tanık listesi vermelerinin mümkün olup olmadığıdır. Doktrinde haklı olarak HMK.m.145 hükmünün bütün deliller için geçerli olduğu; taraf yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa ve zamanında ileri sürülmemesi tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa yeni tanık gösterilebileceği savunulmaktadır[7]. Kanunda ikinci tanık listesi verme yasağı davanın makul süreler içinde bitirilmesini sağlamak, yargılamanın sürüncemede kalmasını önlemek ve mahkemelerin iş yükünü azaltmak için kabul edilmiştir. İkinci tanık listesi verme yasağıyla korunmak istenen menfaat, HMK.m.145 hükmüyle de güvence altına alınmaktadır. Hâkimin m.145’teki denetimi taraflar yeni tanık göstermek istediklerinde de yapmasına bir engel yoktur. Buna göre, hâkim tarafların yeni tanık gösterme taleplerinin davayı geciktirmek için yapıldığı veya tanığa mahkemeye sunulan listede yer verilmemesinin tarafın kusurundan kaynaklandığı düşüncesinde ise, HMK.m.145 hükmüne istinaden yeni tanık gösterilmesine engel olabilecek ve böylece, ikinci tanık listesi verme yasağıyla korunmak istenen menfaat yine güvence altına alınmış olacaktır[8].
Taraflar karşı tarafın rızasıyla ve ıslah yoluna başvurarak iddia ve savunmalarını değiştirip genişletebilirken, sonradan delil gösterebilmek için kanundaki şartların mevcut olduğu konusunda hâkimi ikna etmek zorundadırlar (HMK.m.145). Hâlbuki tarafların ıslah yoluyla sonradan delil gösterebilecekleri kabul edilirse, tek taraflı bir beyanla yeni delil gösterilmesi mümkün hale gelecektir. Bu sonuç ise Hukuk Muhakemeleri Kanununun sonradan delil gösterilmesini hâkimin denetimine tabi tutan sistemine aykırı olacaktır[9].Bu ifadeden hareketle tarafların HMK.m.145’de öngörülen şartların varlığını ispatlamaları aranmayacak ve taraflar belge verebilecek, tanık gösterebilecek veya yemin teklif edebileceklerdir. Öte yandan, Kanunda öngörülen sürelerden sonra elde edilen delil dilekçelerin değişimi aşamasında ileri sürülmeyen bir vakıanın ispatına yarıyorsa, taraf HMK.m.145 hükmüne istinaden bu delili gösteremeyecektir. Çünkü taraf yeni delil gösterme bahanesiyle, davayı değiştirme ve genişletme yasağını dolanmış ve sonradan elde ettiği delilin içerdiği vakıayı karşı tarafın izni olmaksızın davaya eklemiş olacaktır.
Bu konuda üzerinde durulması gereken bir diğer önemli husus, taraflar HMK.145 hükmüne istinaden ancak ilk derece mahkemesinde delil gösterebilmeleridir. Tarafların temyiz ve karar düzeltme aşamasında yeni delil göstermeleri mümkün olmadığından, kanun yolları aşamasında HMK.145 hükmüne dayanarak da delil göstermeleri mümkün olmayacaktır. Buna göre, Kanunda öngörülen süreler geçtikten sonra delil gösterilebilmesi hâkimin takdirine bırakılmıştır (HMK.m.145). Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda hâkime davayı aydınlatma ödevine istinaden resen delil toplama yetkisi de verilmiştir (HMK.m.31). Anılan düzenleme 1086 sayılı HUMK.m.75/3 hükmünün karşılığını oluşturmaktadır. Kanaatimizce, hâkim bu yetkisini ancak dava dosyasından varlığı anlaşılan delillerle sınırlı olarak kullanabilmelidir. Zira hâkimin dava dosyasında sözü edilmeyen yeni delilleri sunmaları için taraflara süre verebileceğinin kabulü taraflarca hazırlama ilkesi ile resen araştırma ilkesi arasındaki sınırın kalkmasına ve hâkimin taraflarca hazırlama ilkesinin temel ilkelerine aykırı biçimde resen delil toplamasına neden olacaktır[10].
DİPNOTLAR:
[1] Söz konusu Kanun için bkz. 27836 sayılı Resmi Gazete.
[2] http://hukukitavsiyeler.com/2015/09/hmk-uyarinca-yeni-delil-gosterme-yasagi-ve-istisnalari/, (Erişim Tarihi ve Saati:29.11.15 22.05)
[3] YARGITAY 21. Hukuk Dairesi 2012/16739E. 2012/22171K. 05.12.2012 Tarihli Kararı
[4] ERDÖNMEZ, Doç. Dr. Güray; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na Göre Delillerin Gösterilmesi Ve İbrazı, İstanbul Barosu Dergisi, İstanbul, Sayı Ekim 2013/5 s.47
[5] Budak, Ali Cem , Karşılaştırmalı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İstanbul 2011, s. 181
[6] http://www.taa.gov.tr/dosya/dergiler/icra-iflas/files/assets/basic-html/page383.html, (Erişim Tarihi ve Saati:30.11.15 09.53)
[7] Yılmaz, Şerh, s. 873. Buna karşılık aksi yönde bkz. Kuru/Arslan/Yılmaz, s.369. Yılmaz ayrıca ikinci tanık listesi verme yasağının doğurabileceği sakıncaları bertaraf etmek ve adaletin tecelli etmesini temin etmek maksadıyla ıslah yoluyla ikinci tanık listesi verilebilmesi gerektiği de ileri sürmüştür (Yılmaz, Islah, s. 401). Aksi yönde bkz. Kuru, s.4038.
[8] ERDÖNMEZ, s.43
[9] http://www.ankahukuk.com/makale/hukuk-muhakemeleri-kanununa-g%C3%B6re-delillerin-g%C3%B6sterilmesi-ve-ibraz%C4%B1-r34/, (Erişim Saati ve Tarihi:01.12.15 18.34)
[10] ERDÖNMEZ, Doç. Dr. Güray; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na Göre Delillerin Gösterilmesi Ve İbrazı, İstanbul Barosu Dergisi, İstanbul, Sayı Ekim 2013/5